Çin’de başlayıp dünyaya hızla yayılan, Dünya Sağlık Örgütü’nün Pandemi ilan ettiği koronavirüs; aynı hızda insanların kaygılarının da artmasına neden oluyor.
Okulların kapandığı, birçok ülkeye seyahatlerin yasaklandığı, etkinliklerin ertelendiği, birçok işyerinin evden çalışmaya başladığı ve zorunlu olmadıkça evden dışarı çıkmamamız gereken bu günlerde; virüsten korunmak için şuan almamız gereken en önemli önlemler olan; kişilerle aramıza sosyal mesafe koymak, öpüşme, sarılma, tokalaşma gibi temaslardan kaçınmak birçok insan için engellenme hissini de beraberinde getiriyor.
İnsanoğlu için bilinmezlik duygusu kişide yoğun bir kaygıya neden olur ve panik havası koronavirüsten daha hızlı yayılabilir. “Acaba korona virüs bana bulaşacak mı?”, “Kimden bulaşacak?”, “Acaba bende virüs var mı?” ya da “ben koronavirüsü’ne yakalanıp etrafıma bulaştırır mıyım?” gibi yoğun kaygılı düşünceler kişide bir süre sonra depresyon, anksiyete ve paranoyaya neden olabileceği gibi obsesif kompülsif semptomlarda da artışa neden olabilmektedir.
Peki neden bilinmezlik kişiyi paniğe sürükler?
Beynimiz gün içinde güvenli ve güvensizlik durumuna dair belli düşünce ve davranış kalıpları geliştirir. Bu süreçte bazı kişiler virüsü yok sayarak “Bana bir şey olmaz”, “Virüs bize bulaşmaz” diyerek sokağa çıkmakta, koronavirüse karşı direnç geliştirmekte iken, bazı kişiler çok yoğun kaygı yaşayarak panik havası içinde evlerinde günlerini geçirmektedir.
Belirsizlik ve kontrol altında olmayan duygular kişiyi paniğe sürükler. En temel bilinmezlik korkusu ise ölüm korkusudur. Ölümün nasıl bir şey olduğunu bilmeme, kişinin bu duyguyu bastırmasına ve gündelik işlerine devam etmesine neden olmaktadır. Korona salgınında ise artan oranlar ve gündemin sadece bu olması virüsün kimden, nasıl bulaşacağını bilmeme “Acaba bende de varmı”, “Acaba bana, yakınlarıma bir şey olur mu” kaygısını tetikler ve kaygı, kişinin kontrolünü ele geçirmeye panik duygusu geliştirmesine neden olmaktadır.
Beyin kendini duruma adapte etmek için, iyi ya da kötü bir sonuç arar ama belirsizlik durumunda ne yapacağını bilememe, kişide kontrol kaybına neden olabilmektedir. Sürecin ne olacağını bilmeme ve dünyanın çoğu ülkesinde evlerden çıkmayın uyarıları, kişilerde panik ile birlikte marketlerin raflarının boşaltılmasına da neden oldu. Peki, neden bu kadar çok insan aynı anda marketlere, eczanelere hücum ederek stok yaptı ve birçok ürün eş zamanlı tükendi?
Bilinmezlik kişide kaygıya ve paniğe neden olduğu için kişiler ne yapacaklarını bilmemeye dair kendilerini garantiye almaya çalışmakta ve bu boşluk duygusunu alışveriş yaparak, ihtiyacından çok daha fazlasını “Ne olur ne olmaz” düşüncesi ile stoklamaktadır. Bir diğer neden ise kartopu etkisidir. “Herkes markete gidiyor makarna alıyor, ben de almalıyım” düşüncesi ile insanlar birbirini etkileyerek, “Bu kadar insan alıyor demek doğru olan bu, sanki almazsam ben yanlış yapıyorum” paniği ile market rafları boşaltıldı. Tüm dünyada en çok stoklanan bir diğer ürün ise tuvalet kağıdı oldu. 2009 yılında pandemi psikolojisi (The Psychology Of Pandemics) kitabının yazarı olan Steven Taylor “Pandemi sırasında, insanlar enfeksiyon tehdidi altındayken gerçekleşen şeylerden biri iğrenme duyarlılığının artmasıdır. İğrenme hissini deneyimleme ihtimali daha fazladır ve insanlar iğrenmeyi önlemeye yönelik harekete ederler”. “İğrenme, sizi bazı kirlenmelerden kaçınmanız için uyaran alarm mekanizması gibidir. Eğer salya kaplı bir korkuluk görürsem ona dokunmam, tiksinti hissederim ve bu bizi güvende tutar. Bu yüzden enfekte olma korkusuyla tiksinti arasında çok sıkı bir bağlantı var. Tiksinti veren maddeleri ortadan kaldırmak için tuvalet kağıdından daha iyi bir araç yok. Bence tuvalet kağıdının koşullu bir güvenlik sembolü haline gelmesi bu yüzden” olarak açıklamıştır.
Sosyal İzolasyon Boyunca Neler Yapabiliriz?
Öncelikle bilinmeli ki; koronavirüsü hiç düşünmemeye çalışmak, aslında beynimizi sürekli o düşünceye maruz bırakmaktır. “Düşünmeyeceğim, düşünmeyeceğim, düşünmeyeceğim” derken aslında sürekli zihin o bu konu ile meşgul olmaktadır. Bunun yerine öncelikle zihne gelen düşünceleri susturmak, bastırmak, bu düşünce ile savaşmak yerine bu durumu kabullenmek en temel etkendir.
Bağışıklık sistemimizi çökerten en büyük etkenlerden biri strestir. Var olan durumu kabul etmek çok önemli olmak ile birlikte; bu süreçte zihinde sürekli olumsuz senaryo üretmek, felaket senaryoları kurmak, yoğun kaygı ve panik havası içinde olmak stres seviyesini yüksek tutmaya bu da kişide olumsuz bir ruh haline neden olabilmektedir.
Haberleri öğrenmek herkes için çok önemli fakat sosyal medyada olumsuz birçok haber paylaşılmakta ve bu tarz haberlere fazlasıyla maruz kalmak kişide kaygıyı arttırmaktadır. Bunun yerine haberleri doğru kaynaklardan, kısıtlı bir zaman diliminde takip etme zihninizin sürekli kötü senaryolar yazmaması adına önemlidir.
Bütün olabilme, ortak duyguları paylaşabilme bu süreçte çok önemlidir. Sosyal ilişkileri canlı tutabilmek önemli, teknolojinin gelişmesi ile birlikte online platformlardan yakınlarınızla ve sevdiklerinizle canlı sohbetler gerçekleştirmek; bu krizi bir fırsata çevirmek ve süreci bir nadas olarak görüp kişisel gelişime önem vermek, uzun zamandır yapmak istediğiniz şeyleri yapmak (kitap okumak, film izlemek, spora başlamak, yoga&meditasyon yapmak, müzik dinlemek ya da varsa bir enstrüman çalmak, kendinize bir hobi bulmak ve yakınlarınızla sohbet etmek)
Unutulmamalı ki; zihin yaşanan hiçbir şeyi unutmaz. Yoğun kaygı havasının hakim olması, telaş, panik gibi durumlar kişi için “tehlike var” durumunu içselleştirmesine neden olmaktadır. Bu süreçte durumu kabullenerek işe başlamak ve bu durumda “Ben ne yapabilirim”e odaklanmak çok önemli. Yapmanız gereken tüm önlemleri alarak, gerek uzmanlardan gerek medyadan koronavirüse karşı korunmak ile ilgili yayınlanan önlemleri alarak, kişisel hijyene dikkat ederek, sosyal izolasyon ve uyulması gereken kurallara uygun hareket ederek aynı zamanda panik ve kaygı havasından arınarak beden ve ruh sağlığımızı iş birliği içinde hareket ettirmek önemlidir.
Güneşli günlere, güzel yarınlara…
Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz