Eşim, İlişkim ve Çocuğum
Günümüz modern toplumunda ebeveynler, çocuklarının sağlıklı olarak ne yiyeceğinden nasıl bir eğitim alacağına; ne giyeceğinden, nelerle oynayacağına kadar her şeyi en ince ayrıntısına kadar düşünmektedir. İyi bir anne baba olmak için hamilelik sürecinden itibaren kitaplar okumaya, araştırmalar yapmaya başlamaktadırlar. Bunların yanı sıra çocuklarıyla etkili iletişim kurmaya özen göstermekte ve psikolojik gelişimlerine katkı sağlamaktadırlar. Fakat atladıkları ufak bir nokta vardır; eşleriyle olan ilişkilerinin çocukları üzerindeki etkisi.
Çocuklar anne ve babalarını gözlemleyerek öğrenir hayatı. Çocuğun anne ve babası arasındaki ilişkiden öğrendikleri, ileri ki yaşantısında kuracağı ilişkilere zemin hazırlamaktadır. Byron Norton’un dediği gibi, bir çocuğun üç ebeveyni vardır; Annesi, babası ve anne babası arasındaki ilişki. Bu üçüncü ebeveyn, çocuğun ilişkileri öğrenme süreci içerisinde çok etkilidir.
Peki çocuğunuz bu ilişkiden ne zaman etkilenmeye başlar?
Bu sürecin başlangıcı aslında çocuğun sizin söylediklerinizi anlayıp idrak edeceği yaşa gelmeden, hamilelik döneminde başladığı bilinmektedir. Hamilelik dönemi kadınların fizyolojik ve psikolojik olarak hassas olduğu bir dönemdir ve plasenta aracılığıyla bebeği ile bir alışveriş halindedir. Bebek annesinin yediklerinden beslendiği gibi, hormonların salınımı ile annenin hissettiklerinden ve yaşadıklarından da etkilenir. Bu süreçte anne ve babanın ilişkisini, annenin stresini üzüntüsünü de bebek, anne karnında hissetmeye başlar.
Doğum sonrası dönemde ise 0-6 yaş dönemi çocuğun psiko-sosyal gelişimi için çok önemlidir. Çocuk ebeveynlerini gözlemleyerek tutum, davranış ve söylemlerini içselleştirir ve böylelikle ebeveynlerine benzer şekilde davranış örüntüleri geliştirirler.
“Çocuk o, daha anlamaz”, “Eşimle kavga edeli uzun zaman oldu, unutmuştur çoktan”, “Küçük daha bilmez o”, “Biz hep böyleyiz, alışmıştır”, “İlişkimizden çocuğumun etkileneceğini düşünmüyorum”, “Bu evliliğe çocuklarım için katlanıyorum”… gibi sözler sıklıkla duymaya alışık olduğumuz ebeveyn cümleleridir. Bu söylemlerin aksine Grych ve Fincham ebeveynlerinin kavgalarına şahit olan çocukların algısını üç temele dayandırarak açıklar. İlk olarak çocuk “Anlaşmazlık beni nasıl etkileyecek” diye düşünerek tehdit algısını, ikinci olarak “Çatışma ile ilgili olarak ne yapabilirim” diyerek başa çıkma algısını ve son olarak “Çatışmanın sorumlusu kim?” diyerek suçlama algısını geliştirir.
Yapılan araştırmalar göstermiştir ki; tartışmalarda yıkıcı bir tutumun olduğu, sürekli kavga ve tartışma ortamı ile seslerin yükseldiği bir evde büyüyen çocuk; sosyal ve akademik hayatında da sesini yükselterek istediklerini anlatmaya çalışacak, kuralları çiğneyecek ve saldırgan bir tutum içinde olacaktır. Bir tarafın baskın şekilde bağırdığı, diğer ebeveynin sessiz kaldığı ailelerde büyüyen çocuklar ise diğer çocuklara göre daha endişeli ve depresif tutumlar gösterecektir. Eşlerden birinin aldatıldığına tanık olan çocuk ise; yetişkin hayatında güven kurmakta zorluklar çekecektir. Bunun yanı sıra tartışma esnasında ebeveynlerin sergilediği olumsuz tutumlar, yıkıcı davranışlar ve olumlu bir çözümün olmaması da çocuklarda anne ya da babanın tarafını tutma, tartışmayı ayırma, ebeveynleri barıştırma çabası, yardım ve teselli etme ya da kaçınma gibi tepkilere neden olmaktadır. Ebeveyninin tartışmalarına maruz kalan kız çocukları yaşanan tartışmalardan daha çok etkilenmekte ve genellikle kız çocuklarında depresyon görülmektedir. Erkek çocuklarda ise davranış sorunlarının kız çocuklara göre daha şiddetli olduğu; erkek çocuklarda saldırganlık davranışı görülmek ile birlikte bu çocukların öfkelerini kontrol etmekte zorlandığı görülmektedir. Bunun yanı sıra ebeveyn ilişkileri; çocukların akademik başarısını, dikkat eksikliği ve hiperaktivite oranlarını etkilemektedir.
Tartışmalarda sorun hiç olmayacak mı?
Her evlilik güllük gülistanlık mı?
Hiç mi kavga etmiyor insanlar?
Her kavgada çocuk etkilenir mi? gibi soruların cevabı ise basit. Tartışma her ailede yaşanan bir durumdur fakat tartışmaların nasıl yönetildiği ve nasıl sonuçlandığı çok önemlidir. Evde problemlerin konuşarak halledildiği, sesin yükselmediği, tartışmalara yapıcı çözümler bulunulduğu, her bireyin dinlenildiği ve söz hakkı verildiği bir ortamda büyüyen çocuklar problem çözme becerisini, kurallara uymayı, söz almayı, isteklerini ifade etmeyi öğrenirler.
Sonuç olarak bilinmektedir ki; ebeveynler kendi ilişkilerinde ne kadar yapıcı ve mutlularsa, çocukları da mutlu bir şekilde büyüyor. Ebeveynler arasında olan problemler, sıkıntılar ise çocuğu olumsuz etkiliyor. Çocuk etkilenmez, anlamaz, bilmez, unutur değil; çocuk yaşanan her şeyden etkilenir, anlar, bilir ve unutmaz. Kendinizi bir ayna gibi düşünün ve çocuğunuz sizin yansımanızdır. Siz nasıl bir ebeveyn olursanız, çocuğunuzda yetişkin hayatında sizin bir parçanızı taşıyan ebeveyn olacaktır.
Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz