Depremin yıkıcı izleri: Neler yaşıyorum ve bu yaşadıklarım normal mi?
Tüm ülkeyi derinden sarsan deprem deneyimi hem olayı yaşayanlar hem de kalbinde o acıyı hissedenler için oldukça derin izler bıraktı.
Yaşamı boyunca insan birçok kayıp ile karşılaşabilir ama ani ve beklenmeyen anda oluşan olaylar karşısında yaşanan kayıplar kişi için çok daha yıkıcıdır. Depremi aynı anda farklı şehirlerde ya da aynı apartmanda birçok kişi yaşamasına rağmen herkes aynı oranda etkilenmeyecektir. Depremden ne boyutta etkilenildiği; kayıplara, kişilik yapısına, depremden alınan hasara ve birçok etkene göre şekillenmektedir.
Öncelikle bilinmeli ki; deprem gibi aniden gelişen ve yıkıcı olan olaylar karşısında verilen tepkiler normaldir. Bu süreç içerisinde birçok tepki verilebilir. Bunlar; Bedensel tepkiler (mide bulantısı, nefes alamama, seslere aşırı duyarlılık, kendine yabancılaşma hissi, tükenme hissi, iştah artması ya da azalması, enerjisizlik çabuk yorulma), Bilişsel tepkiler (Ölen yakınlarının öldüğüne inanamama, karar verme de zorluklar, bilinç bulanıklığı, ölen kişi yaşıyor hissi) Davranışsal tepkiler, (uyku düzeninde bozulmalar, dikkat dağınıklığı, sosyal olarak içe çekilme, ölen kişiyi arama, depremi anımsatacak şeylerden kaçınma, ağlama) Duygusal tepkiler (şaşkınlık ve şok, öfke, kendini ya da başkalarını suçlama eğilimi, yalnızlık duygusu,), Ruhsal tepkiler (depresif ruh hali, umutsuzluk, kaygı) olabilmektedir.
Deprem gibi yıkıcı, büyük doğal afetler travmatik deneyimlerdir. Yas tutmak ise; kaybedilen yakınlar, ev, iş ya da kişi için değeri olan her şeyin karşısında hissedilen acı, keder, üzüntü gibi duyguların dışa vurum şeklidir. Duygusal iyileşme için en önemli adımların başında kaybın yasını tutmak gelir. Bu yüzden “güçlü ol”, “ağlama”, “en azından hayattasın, yaşıyorsun, bir sürü insan öldü” gibi söylemlerden dolayı acınızı içinize atmak yerine o duyguyu dışa vurmak, acınızı yaşamak, hissettiklerinizi paylaşmak oldukça önemlidir. Yas tutuldukça, içeride olan duygular dışarı döküldükçe acı kendini ifade ediş biçimi bulur ve kayıplar kabullenilmeye, hayatın devam edebilmesine olanak tanır.
Shakespeare’nin de dediği gibi “Üzüntünü dile getir, konuşulmayan yas kalbe düğümler atar, onu sertleştirir ve kırar”
Depremin ardından: Hayata yeniden başlama, yaraları sarma ve psikolojik iyi oluş
Deprem sonrası en çok hissedilen duygu; korku, endişe gibi duygulardır. Yakınlarının kayıplarının yanı sıra evleri, iş yerleri yıkılan kişilerde bu durum büyük bir boşluk duygusuna neden olmakta; güvenlik, barınma ihtiyaçları da artmaktadır ve buna bağlı olarak geleceğe dair kaygılarda, endişelerde artmakta, güvenlik hissi azalmaktadır.
Hissedilen yoğun duygular çok anlaşılırdır ve zamana ihtiyaç var o duygu yoğunluğunun azalabilmesi için. Bu yüzden hissedilen duyguları anlamlandırmak, kabullenmek için kendinize zaman tanıyın.
Bu süreçte toplumsal destek çok önemlidir. Destek kişiye güvenlik hissi verdiği gibi, “yalnız değilim yanımda destek olan biriler var” hissini de getirmektedir.
Kolay olmasa bile hayata yeniden başlayabilmek için bir rutin oluşturmak, gündelik aktivitelere yavaş yavaş başlayabilmek önemlidir.
Güçlü olduğunuz yanlarınızı kendinize hatırlatın. Bugüne kadar belki bir çok zorlukla karşılaştınız, bu zorluklarla nasıl baş ettiniz? Neler yaptınız?
Stresli hissettiğiniz zamanlarda nefes egzersizleri yapabilmek, gün içinde egzersiz yapmak, yürüyüş yapmak stres seviyenizi de azaltmaya fayda sağlayacaktır.
Bu süreçte yalnız değilsiniz. İhtiyaç duymanız halinde psikososyal destek gruplarına katılmak, psikolojik destek almak hem yaşadıklarınızı paylaşmanız adına hem de ihtiyacınıza uygun destek almanız açısından önemlidir.
Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz